ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > SÖZDE AYDINLAR

HAFTA ORTASI

SÖZDE AYDINLAR

Geçtiğimiz hafta sonu bir gazetemizde okuduğum “Soykırım Yalanına Ermeni İtirafı” sürmanşetli haber, içimizdeki hainler ve onlara prim dağıtarak şöhretlerini artırmaya çalışan aydın geçinenlerimiz açısından acaba ne anlama gelmektedir? Gerçi bu haberlerin sözde aydınlar için bir öneminin olmadığı çok açıktır. Zaten, bizim için de kendisini entelektüel sınıfına sokmaya çalışan bu zavallıların düşüncelerinin pek bir önemi yoktur. Ancak derinlemesine araştırma ve analiz yapabilme şansları olmayan ve tek taraflı kendi milletine karşı kışkırtılmaya çalışılan, sağduyu sahibi insanlarımızın, bu gibi saldırıları bertaraf edebilmeleri açısından bu tip haberler bize göre gerçekten önem arz etmektedir.

Habere göre “Ermenistan’ın ilk başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni’nin 1923 yılında Bükreş’te düzenlenen Taşnak Parti Konferansı'nda sunduğu raporun, ekleriyle birlikte yayınlanması, Ermenileri zor durumda” bırakmıştır.

Bu rapora göre; Ermeniler bizzat kendi ağızlarıyla, Ruslar tarafından kandırıldıklarını ve Rusya’ya bağlandıklarını, askeri operasyonlara katıldıklarını, uygulanan tehcirin doğru ve gerekli olduğunu, gerçekleri göremediklerini, olayların nedenlerinin bizzat kendileri olduğunu, Türklerin milli mücadelesinin haklı olduğunu ve barışı reddetmelerinin hata olduğunu itiraf etmişlerdir. Yine aynı raporda, Türklere karşı ayaklanarak savaştıklarını, Sevr Antlaşmasının gözlerini kör ettiğini, isyanlarının temelinde Büyük Ermenistan Hayalinin yattığını, hiçbir zaman devlet olamadıklarını, silahlanmalarının büyük bir hata olduğunu ve Türkiye Ermenistanı diye bir şey olmadığını çok açık bir şekilde belirtmişlerdir.

Bu tip yabancı kaynakları bile araştırma gereği duymadan, tarihi vesikaları incelemeden düşünce ve beyinlerini hiç çekinmeden malum odaklara kiraya veren aydıncıklar, her halde en fazla bizim vatanımızda bulunmaktadır. “Türkiye’de 1 milyon ermeni ve 30 bin Kürt öldürüldü iftirasında bulunan”, kendi milletine küfretmeyi marifet sayan, kendi halkının kültürünü ve ananelerini aşağılayan, sözde aydın geçinen, ama esasen en azgın düşmandan bile daha tehlikeli olan bu zihniyet sahipleri ile aynı vatan coğrafyasında bulunuyor olmak ne kadar hazin ve vahim bir durumdur. Kendi milletinin meselelerini umursamayan, inanç ve kök değerlerinden kopmuş, milli benliğini kaybetmiş, kendi bedenleri bu topraklardan beslenirken, kafa ve gönülleriyle başka merkezlere bağlı bulunan; aydınlar, akademisyenler ve siyasilerle ufukları karartılan bir ülkenin insanı olarak yaşama mecburiyetinde olmak ise, çok daha acı ve berbat bir tablo olarak yıllardan beri karşımızda durmaktadır.

Birtakım malum gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında, adı sanatçıya, siyasetçiye, yazar ve çizer takımına çıkmış insanların pek çoğu bugün, devletin sınırlarını, bayrağını, dilini, kültürünü, tarihini, inanç değerlerini, üniter yapısını ve kimliğini tartışmayı maalesef meslek haline getirmişlerdir. Bu tartışmalarla toplumumuzun temel değerlerini zedeleyerek, yıpratarak sistemin çivisini çıkarttıkları yetmiyormuş gibi, vatandaşlarımızın kafa ve gönüllerinin çatışmasına zemin hazırlamaktadırlar. Dolayısı ile kafa ve yürekleri farklı düşünen insanlardan müteşekkil bir toplum meydana getirme arzusu ile adeta kıvranmaktadırlar.

Peki, gerçek aydın kimdir? Nasıl olmalıdır? Mensubu olduğu milletle gurur duyarak ve kendisini toplumuna kabul ettirerek nasıl hizmet edebilmelidir?

Gerçek aydın kendi nefsinin ve arzularının ötesinde hedefi olandır. Kendi bedeninin ötesinde dertlerle dertlenendir. Eşyanın verdiği zevklerin peşinden sürüklenmeyen, eşyaya anlam kazandırabilen ve hatta madde ötesini tanıyabilendir. Meselelere geniş açıdan bakabilen, hadiseleri objektif olarak değerlendirebilendir. Kafa gözünün yanı sıra gönül gözü ile de görebilendir. Yani kısacası gerçek aydın milletiyle hem hal olmuş, inanç, onur ve ülkü sahibi kimselerdir.

Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisiyle yekvücut olmuş gerçek aydın ve yöneticilere acil olarak ihtiyacı vardır. Hiç şüphesiz Asil Milletimizin en zor şartlarda, en umulmadık anlarda ve çok kısa sürelerde bu ihtiyacını karşıladığına eski ve yakın tarihimiz sık sık tanıklık etmiştir. İnşallah pek yakın bir zamanda da yeniden tanıklık edecektir.

21–12–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,