ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > SAHTE GÜNDEM VE ÖNYARGI

HAFTA ORTASI

SAHTE GÜNDEM VE ÖNYARGI

Son birkaç gündür yazılı ve görsel basın Abdi İpekçi cinayetinin ve Papa suikastının sanığı Mehmet Ali Ağca ile yatıp kalkmaktadır. Son 10 gündür kuş gribi ile milli katil olarak ilan edilen Ağca bütün haberlerin en önemli konuları olarak ülke gündemine bütünüyle hâkim olmuştur. Yazılı ve görsel basınımıza hükmeden malum bazı zihniyet sahipleri ısrarla Mehmet Ali Ağca ile eski ülkücü arkadaşlarını gündeme getirmek suretiyle ülkücü komplekslerini tatmin etmeye çalışmaktadırlar. Ne yazık ki, 40 yıllık mücadelesini bu ülkenin hassasiyetleri içerisinde sürdüren, binleri aşkın şehit ve gazi veren, acı, ızdırap, zulüm ve işkence gören, her türlü mahkûmiyeti ve mağduriyeti bu uğurda yaşamış olan ülkücülere karşı malum birtakım çevrelerin önyargısı ve intikam duygusu halen devam etmektedir.

Bize göre ülkemiz son 3 yıldır tarihinin en ağır siyasi, sosyal, milli ve ekonomik sıkıntılarını yaşamaktadır. Bugün Türkiye her manada çok ciddi bir dar geçitten geçmektedir. Ekonomik durgunluk, çiftçilerimizin durumu, esnafımızın dramı, sabit ücretlilerimizin huzursuzluğu, peş peşe gelen şehit cenazeleri, ihanet odaklarının pervazsızca eylemleri, dış politikamızın iflası, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik ve daha burada sıralayamadığımız diğer önemli hususlar gerçekten çok vahim boyutlara ulaşmıştır.

Atılacak her adımın çok iyi hesap edilmesi gereken böyle bir zaman diliminde, maalesef bir bölüm yaygın medyamız, önyargılı bir şekilde gerçek gündemi unutturmak ve toplumun gözünden kaçırmak için adeta birbirleriyle yarışmaktadırlar. “Milli katilimiz serbestçe dolaşacak, Ağca’nın cezası yanlış hesaplandı, Abdi İpekçi’nin katili serbest, Ağca eski ülkücü arkadaşları gibi serbest…” gibi cümleler son birkaç gündür herkesin ağzına pelesenk olmuş bir şekilde kulaklarımızda yankılanıyor. Hiçbir cinayeti ve katili tasvip etmemiz elbette ki düşünülemez. Ancak merhum İpekçi gibi bu ülkede pek çok aydın, siyasetçi, gazeteci ve hatta devlet adamı haince katledilmiştir. Gümrük ve Tekel eski bakanı, MHP Genel Başkan yardımcısı Gün Sazak, eski başbakanlardan Nihat Erim kalleşçe katledilmiştir. Yine gazeteci İlhan Egemen Darendelioğlu, MHP nin il, ilçe başkan ve yöneticileri, ülkü ocaklı gencecik fidanlar, Adana Yapı Meslek Lisesinin ülkücü 6 öğretmeni, ülkücü kimliklerinden dolayı Ümraniye’de haince katledilen 5 işçi ve daha binlerce polis, asker, subay, emekli ordu mensupları haince saldırılarla şehit edilmişlerdir. Peki, bütün bu cinayetlerin failleri yakalanmışmıdır? Yakalananlar cezalarını çekmişmidir? Yoksa onlarda hukuki süreç ve boşluklardan faydalanarak serbestçe şu an aramızda mı dolaşmaktadırlar? Sakın burada Ağca’nın avukatlığına soyunduğumuz gibi bir kanıya varılmasın. Bizim işaret etmek istediğimiz husus, haberleri objektif olarak vermekle yükümlü olanların saplantılarından ve ülkücülere karşı fobilerinden kurtularak çifte standart anlayışlarını terk etmeleridir. Aşağıdaki cümleler belki bu fobilerinden kurtulmalarına yardımcı olur.

Bizim anlayışımıza göre, Ülkücü; ülkesinin tarihini bilen, tarihinden dersler çıkarabilen, aldığı dersleri analizci ve geniş ufuklu bir bakış açısıyla yapılmış gözlemlerle birleştirebilen, geçmişi ve bu günü yorumlayıp yarınlara uzanabilen kişi demektir. Diğer bir ifadeyle geçmişe takılıp kalmayan, ancak geçmişin köklerinin geleceğin tomurcukları olduğunu çok iyi bir şekilde algılayabilen ve buna göre davranışlarını düzenleyebilen kişi demektir. Eğer ülkenin içinde bulunduğu durum susmayı gerektiriyorsa susmak, konuşmayı gerektiriyorsa konuşmak, köklü değişimler gerektiriyorsa yorgunluklara aldırmadan çalışmak, fedakârlık gerektiriyorsa ekmeğimizi, aşımızı paylaşmak ama bütün bunları yaparken neden yaptığımızın bilincinde olmak bizim şiarımızdır ve biz bununla kıvanç duyarız.

Bize göre ülkücü olmak idealist olmaktır, idealleri olmayan insanlar ve toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Ülkücü olmak bir hak değil, sorumluluktur. Sloganlarla ve şekillerle oluşturulmuş bir anlayış belki bu günü kurtarır ama yarınlar için hiç bir şey vaat edemez. Hâlbuki devlet ve millet olarak ihtiyacımız hem geçmişe saygı duymak, hem bu günü doğru ve iyi yaşamak, hem de geleceğe, bizden sonraya anlamlı bir miras bırakabilmektir. Çünkü bizden sonra bu ülke topraklarında bizim çocuklarımız yaşayacaktır, bizim attığımız tohumlarla yeşerecek ağaçların meyvelerinden yine bizim kendi neslimiz faydalanacaktır. Bizler “Biz bu ülkeyi karşılıksız sevdik” derken bu sözlere ne kadar layık olduğumuzu, böyle ağır bir emaneti taşımaya ehil olup olmadığımızı iyice gözden geçirmek zorundayız. İnsanlar yok olur ama idealler ve mefkûreler dünya durdukça yaşar. Emanetin hakkını vermezseniz, tarih sizi eler ve yerinize daha fedakâr, daha ehil, daha coşkulu insanlar getirir.

Sonuçta bu dünyanın nimetleri bizler içindir, bu nimetlere sahip olmak isteyen kişiler kınanamaz. Ancak şu noktada büyük bir yanlışlık yapılmaktadır; İyi ve rahat yaşamak asıl hedef değildir, asıl hedef kişinin yüklendiği sorumluluğa ehil olmak için gayret etmesi ve ideallerini geleceğe taşıyabilmesidir. Bu da şuurlu ve hedefli çalışmayla mümkün olur. Ülkesine ve milletine karşı sorumluluk yüklenmiş olan arkadaşlarımızın, maddi mükâfatlar beklemesi ülkücülüğün özüyle ters düşmektedir. Bizler Türk Milleti ve İnsanlık tarihi içerisinde çok büyük bir zincirin halkalarıyız. Her bir halka bulunduğu yerde iyi durur ve bir sonraki halka için bağlantı sağlarsa zincir kopmaz. İdealler de böyledir, sonuçları ve mükâfatları maddi karşılıklarla ölçülemez.

Netice olarak, ideallerine layık bir şekilde, sadık kalanların er ya da geç tarih önünde hak ettikleri konumu alacaklarına inanmamız gerektiğini vurguluyor geçmişte olsa Kurban Bayramınız tebrik ediyorum.

18–01–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,