ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > ULUS DEVLET VE EKONOMİ

HAFTA ORTASI

ULUS DEVLET VE EKONOMİ

Günümüz dünyasında milyarca insan açlık ve yoksullukla mücadele etmektedir. Ancak bu vahim tablonun yanı sıra 1,2 milyar insan ise aşırı beslenmenin neden olduğu aşırı şişmanlıkla (obezite) uğraşmakta ve her türlü hastalığın davetiyesi olan kilolarından kurtulmaya çalışmaktadır. Temmuz 2000 de yapılan G8 zirvesinde, en zengin 20 ülkenin ortalama gelirinin en fakir 20 ülkenin toplam gelirinin 30 katından fazla olduğu açıklanmıştır. Acaba benzer tablo bizim ülkemizde ne şekilde gelişmektedir? Benzer durum Türkiye içinde her geçen gün adım adım gerçekleşmektedir. Geçtiğimiz aylarda toplam nüfusumuzun 18 milyonunun yoksulluk sınırının, 1milyonunun da açlık sınırının altında yaşadığına dair resmi kurumlar açıklama yaptılar.

Adeta gökteki yıldızları vaat ederek işbaşına gelen AKP ne yazık ki, yukarıdaki acı tabloyu düzeltme yerine her geçen gün daha da vahimleştirmektedir. Bugün çok acıdır ki, fakir fukara edebiyatı yapanlar küresel sermayenin emrine amade bir şekilde zengini daha zengin, yoksulu da daha yoksul yapmaktadır. AKP iktidarının sürekli dile getirip övündüğü “yabancı sermayeyi ülkemize çekebilme anlayışı” yanlış bir anlayış ve göz boyama siyasetidir. Yabancı sermaye ve yatırım denildiği zaman maliyet enflasyonunun da hesaba katılması gerekmektedir. Enerji, istihdam, vergi ve diğer giderler zirvede iken, yerli üretici ve sanayiciler, imalathane ve fabrikalarını kapatmak zorunda kalmaktadırlar. Sermayeleri biraz güçlü olanlar ise Bulgaristan, Ukrayna, Rusya hatta Çin’e kaçmaktadırlar. Hal böyle iken halen sermaye ırkçılığı suçlamalarında bulunan bir başbakanın idaresindeki Türkiye’nin durumu ne kadar hazindir.

Yabancı sermaye hayalleriyle proje üretmek yerine, önce kendi yatırımcımızı koruyacak tedbirleri almalıyız. Bu manada yatırımcı ve üreticimizin önünü açmaya çalışarak maliyetlerini aşağıya çekmeliyiz. Gerek sanayi, gerekse tarımsal ürünlerimizin pazarlama imkânlarını genişletmeye çalışmalıyız. Bunları yapmak yerine “ekonomi küreselleşiyor, sınırlar kalkıyor, sermayenin milliyeti mi olur” sözleriyle şirketler haraç mezat satılıyorsa, Cumhuriyetimizin kazanımı ve gözbebeğimiz olan ekonomik varlıklarımıza el konuluyorsa; bu durum, gaflet hatta gaflet ötesi bir hale düşüldüğünün çok açık bir göstergesi değil midir?

Bugün dünyanın büyük şirketleri kendi kazançları ve gelecekleri için, kendi çıkarlarını başka ülkelere kabul ettirmek durumundadırlar. Bu emellerine ulaşabilmek için de, güçlü emperyalist devletlere ihtiyaç duymaktadırlar. AB projesi belki de her şeyden çok, ABD şirketleri ile rekabet güçlerini korumak isteyen, Avrupalı ve onların ülkemizdeki temsilcisi ve ortağı olan şirketlerin çıkarlarını temsil etmektedir. AB projesi iddia edildiği gibi, yani bize dayatıldığı gibi ulus-devletlerin ölümünü ve zayıflatılmasını değil, Avrupa’nın ulus-devletlerinin kendi büyük sermaye grup ve holdinglerinin çıkarları doğrultusunda ittifak kurma girişimlerini anlatmaktadır. Ama bu arada aynı büyük sermaye gruplarının kendi aralarındaki rekabet ilişkileri de, bu ittifakın derinleşmesinin önündeki en önemli engellerden birisini oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında da, bugün ulus devletlerin ölümünden değil, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin, güçlenen büyük sömürgeci devletler karşısında daha da zayıf düşürülmelerinden söz etmek gerekmektedir. Evet, çağımızda “bazı” sınırlar gerçekten de ortadan kaldırılıyor. Örneğin, Irak bir “egemen devlet” olmaktan çıkartılmıştır. Ancak madalyonun diğer yüzünde, ABD ve AB, kendi sınırlarını ve üniter yapılarını korumak için her geçen yıl daha etkin önlemler almaktadır. Bu önlemler çerçevesinde hem yasalarını, hem de sosyal ve psikolojik yatırımlarını destekleyecek şekilde bütçelerini büyütmektedirler.

Başta bugünkü gayri milli iktidar olmak üzere belli başlı odaklar, Türkiye’nin önündeki ciddi ve hayati konuları çok hafife almaktadırlar. Dünya ve Türkiye’nin gerçekleri karşısında insanımızı duyarsızlaştırıp tepkisiz hale getirmek istemektedirler. Gece gündüz AB yi düşünenler, milletimizin birliğini ateşe attıklarının farkında olmadan ateşle oynamaktadırlar.

Ama bu gün ne yapılırsa yapılsın diğer bütün konular bir tarafa sadece yukarıdaki ekonomik genel göstergeler bile, insanımızın belli etmese de aklını başına getirmektedir. Dünyaya Türkiye’den ve milletimizin çıkarlarından bakmayanlar, dışarıdaki bazı güç odaklarının projelerini yürütmeye gönüllü olanlar, er veya geç Aziz Milletimiz tarafından deşifre edilerek ezici bir demokratik tercihle geldikleri yerlere bir daha dönmemek üzere gönderilecektir.

15–03–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,