ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > DEVLETİ KURAN FELSEFE

HAFTA ORTASI

DEVLETİ KURAN FELSEFE

30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla 600 yıl dünyaya hükmetmiş olan Osmanlı İmparatorluğu yenilgiyi kabul etmiş ve galip devletlerin bütün isteklerine boyun eğmişti. Mondros Mütarekesi’nin akabinde dayatılan Sevr Antlaşması ile de Türklerin Anadolu coğrafyasından tamamen atılması hedeflenmişti. İşte Mondros Mütarekesi ile yok olan koca imparatorluğun küllerinin arasından yeniden yeşeren ve Sevr paçavrasını yırtıp atan Türk Milleti’nin gerçekleştirdiği bu mucize dost düşman bütün dünya milletlerine parmak ısırtmıştı.

Peki, bütün cihana parmak ısırtan bu mucize nasıl gerçekleşmişti? Bu mucizeyi gerçekleştiren güç ve ruh nasıl tezahür etmiş ve İstiklal Savaşından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti hangi temel felsefe üzerinde kurulmuştu? Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi ne idi? Büyük kahraman ve komutan, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal, Genç Türkiye Cumhuriyeti’ni hangi esaslara ve felsefeye oturtmuştu? Hiç şüphesiz Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni meydana getiren kurucu ve hâkim unsur olarak tanımladığı Türk Milleti ifadesinin temel felsefesi olarak, Türk Milliyetçiliği ideolojisini savunmuştur. Atatürk Milliyetçiliği olarak tanımlanan milliyetçilik bizatihi Türk Milliyetçiliğidir. Atatürk Milliyetçiliği dışardan ithal edilen yabancı birtakım ideolojilerden beslenmeyip, tam tersine Türk Milleti’nin binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen ve ana eksenine Türk Milleti’ne mensup olma fikrini yerleştiren bir milliyetçiliktir.

Bugün çeşitli kesimleri temsil etmekte olan sağduyu sahibi aydın, yazar ve düşünürlerimizin hemen hepsi devleti kuran felsefenin Türk Milliyetçiliği olduğunun altını çizmektedirler. İster milli isterse ulusal devlet olarak tanımlansın, bağımsız cumhuriyetimizin devamının ancak ve ancak üniter devlet yapımızı muhafaza etmekten geçtiğini, bu çevreler ittifakla dile getirmektedirler. Bize göre de bu anlayış ne pahasına olursa olsun muhafaza ettirilmeli ve genç nesillere büyük bir hassasiyetle aktarılmalıdır. Eğer milli mücadelenin ideolojik ruhunun Türk Milliyetçiliği olduğu gerçeği göz ardı edilir ve yetkililer tarafından yeterince önemsenmezse, bugün ülkemizin içerisinde bulunduğu vahim isyan ve bölünme provaları yakın bir gelecekte çok daha acı bir tablo olarak karşımızda olacaktır.

Bugün ne yazık ki sistemli bir şekilde ülkemizi azınlıklar cehennemine çevirmek isteyenler, mevcut siyasi zihniyetin gaflet ve karşılıksız AB sevdası yüzünden meydanı iyice boş bularak adeta gemi azıya almışlardır. Devleti kuran felsefeyi hiç tanımayan, kabul etmeyen ve önemsemeyen AKP, maalesef yaptığı hataların faturasını kendisini iktidara taşıyanlar başta olmak üzere bütün toplumumuza ödetmektedir. AKP çok kısa zamanda gereken tedbirleri alarak devletin gücünü hainlere göstermez ve gaflet uykusundan uyanmaz ise bütün yaptıklarının hesabını vererek siyasi mevta olmaktan kurtulamayacaktır. Çünkü Türk Devletini kuran irade ve güç her türlü siyasi gaflet ve ihanetin üstesinden gelecek bir maziye ve inanca sahiptir. Bu millet kendi inanç ve değerleri ile birlikte büyük mücadele ve kanla kurduğu bu devleti, üç beş hain ve kansıza bırakacak kadar korkak ve pısırık değildir. Hiç kimse şu an ezici bir çoğunlukla Türk Milletine mensubiyet duygusu içerisinde olan vatandaşlarımızın sabrıyla daha fazla oynamamalıdır. Ve yine hiç kimse bu büyük milletin sabrını sessizlik, hoşgörüsünü korkaklık, dikkatini çekingenlik zannetmemelidir. Bu Necip Milletin sabrı da, cesareti de, hamlesi de, hep yerine ve zamanına göre olmuştur. Bundan sonra yine aynı şekilde olacağından hainlerin ve ihanet çetelerinin hiçbir şüphesinin olmamasını buradan hatırlatmak isteriz.

Türkiye’nin bütün bu kaos, terör, bölünme, parçalanma senaryolarını ve isyan hareketlerini bir daha gelmemek üzere yok edebilmesi için, devleti kuran felsefeyi işbaşına getirmesi gerekmektedir. Bu zamana kadar özellikle yürütme gücünü ele geçiren hükümetlerin hiç biri ne yazık ki, bu manada Türk Milleti’nin ruhuna ve karakterine uygun icraatlar yapamamış, aksine çoğu zaman milletinden ve inanç değerlerinden yoksun bir şekilde dış güçlerin etkisi altında gayri milli uygulamaların içerisinde olmuşlardır.

İster erken, ister zamanında yapılacak ilk genel seçimler, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin birlik ve beraberliği için, Türk Milletinin son demokratik şansı olacaktır. Eğer yukarıda açıklamaya çalıştığımız devleti devlet yapan düşünce ve felsefe toplumumuza yeterince izah edilip hatırlatılırsa, insanımızın Türk Milliyetçilerini siyasi zeminde tek başına iktidara taşıyacaklarından en ufak bir şüphemiz yoktur. Bu milletin gerçek temsilcilerinin tek başına hükümet edebilmelerinin sağlanması halinde, ihanet, husumet ve isyancıların gereken dersleri alacağından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

05–04–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,