ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > Zirvedeki Kutuplaşma

HAFTA ORTASI

Zirvedeki Kutuplaşma

Bugün ne yazık ki, Ortadoğu ve özellikle de yakın coğrafyamız büyük tehlikelerle karşı karşıya bulunmaktadır. Medeni olarak geçinen vahşi batının, bitip tükenmek bilmeyen sömürgeci arzu ve istekleri ile İslam dünyasına karşı yüzyıllardır sürdüre geldikleri Hıristiyan haçlı kinlerinin birleşmesi neticesinde, bu coğrafya, Müslümanların kanından beslenen bir kan denizine dönmüş bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğunun yönetiminde 400 yıl huzur ve güven içerisinde yaşayan Ortadoğu, her geçen gün başta ABD olmak üzere İsrail ve diğer batılı ülkelerin artık gizleme ihtiyacını bile duymadıkları emperyalist emellerini vahşice uyguladıkları bir arenaya döndürülmüştür.

Avrupa ve Ortadoğu arasında bir köprü konumunda bulunan ve Ortadoğu’nun giriş kapısı olan Türkiye, elbette ki bu kan cehenneminin ortasında hiçbir şey yapmadan sıranın kendisine gelmesini bekleyemez. Çok fazla gerilere gitmeden, 12 Eylül darbesini başlangıç alırsak; yirmi yılı aşkın bir zamandır içimizdeki ihanet odakları ve onları her zaman ve zeminde destekleyen iç ve dış merkezlerle uğraşmaktan belki de kafamızı kaldırıp etrafımızda doğrudan bizimle ilgili tehlikeleri göremiyoruz. İstisnalar hariç bu zamana kadar bizi yöneten hükümetler, maalesef iç ve dış güvenliğimiz ile ilgili pek çok konuda gereken hassasiyeti gösteremeyip huzurumuz ve geleceğimiz için alınması gereken önlemleri yeterli ölçüde alamamışlardır. Ancak hiçbir dönemde, hem içimizde hem de yanı başımızda meydana gelen tehlikeli gelişmeler, AKP iktidarının hüküm sürdüğü bu dönemdeki gibi korkunç boyutlara ulaşmamıştı.

“Sat kurtul, ver kurtul, oyala kurtul, kandır kurtul, teslim ol kurtul, inkâr et kurtul, azarla kurtul, at kurtul…” zihniyetinin temsilcisi gibi ülkeyi yöneten AKP’nin artık Türk insanının hayrına, Türk Devleti’nin bekasına ve ülkenin huzuruna yönelik hiçbir hizmetinin olamayacağı yaşanan gelişmelerle sabit hale gelmiştir. AB’nin bütün haksız talep ve dayatmalarını kabul ederek tam bir teslimiyetçilik örneği sergileyen AKP, ne hazindir ki milli görüş geleneğinden gelerek kendilerini destekleyen ve tabanının özünü meydana getiren seçmenlerini bile hayal kırıklığına uğratmış ve Türk Milletinin bölünmez bütünlüğüne inanan insanlarımızın gönlünden silinip gitmiştir. Bölgemizde meydana gelen bu vahim gelişme ve hadiseleri AKP iktidarı ile hasarsız olarak atlatabilmemiz gerçekten de mümkün gözükmemektedir. Çünkü AKP hükümeti kadar acemi, ne yaptığını bilemeyen, gücünü ve meşruiyetini dışarıda arayan ve adeta batılı devletlerin hizmetkârı gibi onlardan icazet almadan hiçbir icraat yapamayan bir hükümet Cumhuriyet Türkiye’sinde hiç olmamıştır.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir teslim töreninden sonra konuşan yeni Genel Kurmay Başkanı en büyük tehdit ve tehlikenin bölücü terör olduğunu çok net bir şekilde ifade etti. Bölücüler ve ihanet odakları yok edilene kadar silahlı kuvvetlerin büyük bir kararlılıkla mücadelesinin devam edeceğini belirtti ve hiçbir gücün Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğüne zarar veremeyeceğinin altını çizdi. Yine aynı törende bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer gazetecilerin sorusu üzerine, Lübnan’a Türk Askerinin gitmesine sıcak bakmadığını söyledi. Türk Askerinin Lübnan’da herhangi bir çatışma içerisinde yer almasının Türkiye’ye hiçbir kazanç getirmeyeceğini ifade eden Sayın Cumhurbaşkanı başka ülkelerin çıkarları için kendimizi ateşe atmamızın doğru olmayacağını savundu. Sayın Sezer Türkiye Cumhuriyeti’nin en tepesindeki insan olarak devletimizi temsil etmektedir. Bu bakımdan dile getirdiği ülke ile ilgili görüş ve düşünceleri önemlidir ve mutlaka dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Basın mensuplarının aynı sorusuna ise Genel Kurmay Başkanı Sayın Büyükanıt her türlü ihtimale göre hazırlıklı olduklarını, ancak siyasi iradeden kendilerine bu konu ile ilgili herhangi bir talep gelmediğini söyledi. Bir gün sonra aynı konu ile ilgili olarak Meclis Başkanımız Sayın Arınç ise adeta Cumhurbaşkanını tekzip edercesine “Sayın Sezer’in sözleri kendi şahsi düşünceleridir ve kendilerini bağlar. Asker göndermek hükümetin işidir” demek sureti ile gerginlik siyasetini kendisine ilke edinen AKP’nin sözcülüğünü yaparak AKP’nin devlet yönetim anlayışını ortaya koydu.

Genel Kurmay Başkanının altını çizdiği en büyük tehlike olan terör acaba Sayın Başbakanında birinci önceliği midir? T.B.M.M Başkanı zaman zaman vekâlet ettiği Cumhurbaşkanının görüşlerini, siyasi bir parti başkanının sözleri imiş gibi kamuoyunun önünde açıkça eleştirerek devletin tepesinde ve kurumları arasında sıkıntı ve kutuplaşma meydana getirerek nereye varmak istemektedir? T.B.M.M Başkanı görüşlerine katılmasa bile alenen Cumhurbaşkanı ile basın aracılığı ile tartışabilir mi? Bu tartışmanın ülkeye faydası mı olur, yoksa zararı mı?

Peki, bunca olumsuzluk ve tehlikeler etrafımızı sarmışken AKP’nin Türkiye’yi yönetmesinin bir tek yararlı ve olumlu tarafını söyleyebilir misiniz?


30–08–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,