ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Makalelerim > ÇANAKKALE ZAFERİ VE NEVRUZ

HAFTA ORTASI

ÇANAKKALE ZAFERİ VE NEVRUZ

Bundan 91 yıl önce, 18 Mart 1915 sabahında Çanakkale Boğazına giren İngiliz ve Fransız Filoları Türk Tabyalarını topa tuttular. Limana dökülen mayınlar ve karadan üzerlerine açılan yoğun ateş aldıkları karşılık oldu. Büyük kayıp vererek geri çekilmek zorunda kaldılar. İşte 1915 yılının 18 Mart’ı, daha sonra bir dizi kara savaşlarıyla devam eden bu büyük zaferin doğum günüydü…

Çanakkale Cephesi, I. Dünya Savaşında Osmanlı Devleti’nin en başarılı olduğu ve en kanlı savaşların yapıldığı cephesidir. 253 Bin Türk Subayın, er ve erbaşın şehit olduğu bu savaşla düşman Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anladı. Arkalarında büyük kayıplar bırakarak geri çekilmek zorunda kaldı.

Türk Milletinin en büyük gururu olan Çanakkale Zaferi, bin bir yokluk ve zarurete rağmen eşsiz bir kahramanlık destanı yazılarak kazanıldı. Bu başarıda Türk Milletinin vatanseverliğinin, kahramanlığının, cesaretinin, mücadele azminin ve şehitlik inancının etkisi büyüktür.

Çanakkale Zaferi, milli birlik ve beraberlikle, iman gücünün birleşmesiyle yenilmez denilen güçlerin bile nasıl yenilebileceğinin ispatı olmuştur.

Nevruz yüzlerce yıldan beri baharın müjdecisi, bolluk ve bereketin habercisi olarak kutlanan bir Türk bayramıdır. Daha sonra Acem ve Araplarca da kutlanmaya başlanmıştır. Bu bayramın birlik ve bütünlüğümüzü perçinleyecek bir bayram olarak kutlanması gerekirken, ne yazık ki, dün Çanakkale’de ülkemizin birliğine ve bağımsızlığına kastetmek isteyen sömürgeci güçler ve işbirlikçileri gibi, bugün de aynı güçlerin işbirlikçileri, nevruz kutlamalarını adeta bir ihanet provasına dönüştürmüşlerdir.

Yüzyıllardan beri bir arada yaşadığımız kardeşlerimiz maalesef gözü dönmüş ve başkalarının kuklası olmuş bir avuç hain tarafından kandırılarak bizden kopartılmak istenmektedir. Şimdi sormak gerekir:

Farkında olmadan bu ihanet çetelerine sempati duyan, bunlara kanan bu kardeşlerimizin sonuç olarak kazançları ne olacaktır?

Parçalanarak, bölünerek daha iyi hayat şartlarına mı kavuşacaklar?

Yoksa inanç ve ibadetlerini daha özgürce mi yapacaklar?

Bu tip arzu ve hevesle hareket edenler, burnumuzun dibinde, Irak’ta yaşananları görmezler mi?

Dünya coğrafyasında, bir bütün olarak, güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak mı yaşamak iyidir, yoksa parçalanmış, etnik ve mezhep farklılıklarına göre bölünmüş ve küresel güçler tarafından sömürülmeye mahkûm olmuş, şahsiyetsiz devlet veya devletçiklerin vatandaşı olarak yaşamak mı mutluluk getirir?

Küresel devletler kendi milli ve manevi yapılarını her geçen gün daha da güçlendirecek tedbirler alırken, bu bölünme ve parçalanma arzusu ihanet değil de nedir?

Türk milleti, milli bir devlet halinde, ebediyete kadar çok güçlü ve egemen bir şekilde, bir ve bütün olarak yaşayacağını 91 yıl önce, Çanakkale’de 253 Bin şehit vererek ispat etmiştir. Milli devlet olarak yaşamaktan başka hiçbir tercihinin olmadığını Çanakkale’de göstermiştir. Bu tercihinin değişmeyeceğini, başka Çanakkale Destanları yazarak göstermekten de çekinmeyecektir.

Başka Çanakkale Destanları yazmak zorunda kalmamak dileğiyle…

22–03–2006

Yılmaz TANKUT

ytankut@keynet.com.tr

ytankut@mhp-adana.org.tr

,